GÖKDELENLERİN GÖLGESİNDE: SORUMLULUK KİMİN?
GÖKDELENLERİN GÖLGESİNDE: SORUMLULUK KİMİN?
Deprem, bu toprakların kaçınılmaz gerçeği. Her büyük sarsıntının ardından yaşanan acılar, bir kez daha “Ne yaptık, ne yapmadık?” sorusunu gündeme getiriyor. Bugünlerde Türkiye yine depremlerle sarsılırken, Samsun da gözlerin çevrildiği şehirlerden biri.
Samsun, resmi verilere göre 2. derece deprem bölgesi. Özellikle 26 Kasım 1943 Ladik Depremi, hafızalara kazınmış önemli bir örnek. 7.2 büyüklüğündeki bu deprem, bölgenin sismik geçmişini açıkça ortaya koyuyor. Ancak mesele sadece depremle sınırlı değil. Zemin yapısı da büyük önem taşıyor. Atakum’un bazı bölgeleri, geçmişte aktif heyelan sahaları olarak biliniyor. Bu bölgelerde yapılan yapılaşmalar, zaman zaman bilim insanlarının da uyarılarına konu oluyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası’nın daha önce yaptığı açıklamalarda, özellikle Denizevleri, Körfez ve İncesu gibi sahil şeridinde yer alan bazı mahallelerde zemin yapısının yerleşime uygunluğunun dikkatle değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştı. Peki, bu uyarılar ne kadar dikkate alındı?
Bugün Atakum’un silüetine baktığınızda, onlarca kat yükselen beton kütleleri görüyorsunuz. Bir zamanlar zemin suyu yüksek, alüvyon yapıda olduğu bilinen arazilere 20-25 katlı yapılar inşa ediliyor. Sormadan edemiyor insan: Bu binaların zemin etütleri yeterince titizlikle yapıldı mı? Yapı denetim süreçleri ne kadar sağlıklı işliyor? Deprem anında bu yapıların davranışı nasıl olacak?
Yerel yönetimlerin, özellikle imar planlarını hazırlarken bilim insanlarının görüşlerine kulak vermesi, zemin etüt raporlarını kamuoyuna şeffaf şekilde sunması gerekiyor. Aksi halde, yaşanacak bir facianın sorumluluğunu kimse üstlenemez.
Elbette müteahhitler de sorumluluk sahibi davranmalı. Her “arsa boş, bina yapalım” düşüncesi, kentin geleceğini tehlikeye atıyor. Gökdelen yapmak bir başarı göstergesi değildir; esas olan, o yapının güvenliği, zemine uyumu, toplumun yaşam kalitesine katkısıdır.
Samsun’un, Atakum’un geleceği için geç olmadan tedbir alınmalı. Kentsel büyüme plansız olursa, büyüme değil kaos getirir. Bilimi dışlayan her adım, yarınki felaketin temellerini bugünden atar.
Depremler engellenemez. Ancak can kayıpları önlenebilir. Gözümüzü binaların yüksekliğine değil, güvenliğine dikmeliyiz. Çünkü bu şehir hepimizin.