Asgari Ücrete Zam Gelecek mi? 2025 Temmuz Beklentileri Neler?

Ekonomi (SHA) - Samsun Haber Ajansı | 30.05.2025 - 10:55, Güncelleme: 30.05.2025 - 12:36
 

Asgari Ücrete Zam Gelecek mi? 2025 Temmuz Beklentileri Neler?

Çağatay Durmuş'un Kaleminden
Ortada henüz resmi bir açıklama yok… Ama zaten bu ülkede ne zaman halk için bir karar sessiz sedasız alınmış ki? Bir karar alınsa da bizim haberimiz olsa, bu kadar beklemez miydik? Asgari ücretlinin gözü kulağı temmuzda. Fakat karar vericiler sessiz. Sanki bu memlekette kira yok, mutfak masrafı yok, çocukların okul ihtiyaçları yok... Sanki herkes huzur içinde yaşayıp ay sonunu görebiliyormuş gibi. Belki de onlar zammı uzaydan bekliyor, kim bilir? Yok öyle bir dünya. Çünkü hayat artık “asgari” değil, “maksimum” çaba istiyor. İnsanlar iki işte çalışıyor, ama hala ay sonu geldi mi “Bu ay da nasıl bitti anlamadım” diyor. Belgelerin bir kısmı kamuoyuna yansımış durumda... Yani her gün pazarda, markette, faturalarda gözümüzün önüne seriliyor bu gerçekler. Ama resmi açıklamalar? Onlar sanki başka bir galakside yaşıyor. Birileri hala oturmuş, yılbaşında yapılan zamdan söz ediyor. Oysa o zam eriyeli çok oldu. Kira arttı, doğalgaz zamlandı, servis ücretleri fırladı. Ama maaş yerinde sayıyor. Maaşla giderler arasındaki fark, sanki uzak akraba olmuş da haberimiz yok. Ne güzel değil mi? Hayat yukarı giderken, gelir aşağıda kalıyor. Birinin elinde asansör var, diğerinin merdiveni kırık. Yani kimisi 5 yıldızlı otelde, kimisi 5 basamaklı merdivende tırmanmaya çalışıyor. Kimse konuşmasa da sokak konuşuyor. Marketteki sessizlik, kasadaki bakışmalar, pazarda arkaya bırakılan ürünler zaten her şeyi anlatıyor. Geçim derdi artık sadece bir ekonomi meselesi değil, bir sessiz toplumsal çığlık haline geldi. Siyaset sahnesinde vaatler uçuşuyor. Ama biz bu devirde, en yakınımıza bile kefil olmuyoruz. Çünkü sözler çok, icraat az. Zamlar ise bol, maaş sabit. Vatandaş hesap yaparken bile kalem değil, artık dua kullanıyor. Bir annenin çocuğuna bez alması bile artık lüks; market raflarında duran paketlere uzaktan bakan eller, fiyat etiketinde takılı kalıyor. Babalar ise bütçede “bez mi alınsın, mama mı ertelensin, elektrik faturasına mı yetişilsin?” diye sessiz hesaplar yapıyor. Geçim artık matematik değil, mucize hesabı. Bir sabah uyanıyoruz, meyve almak bile hayal olmuş. Çocuklar manavda sadece bakıyor, anneler ise sadece başını eğiyor. Ama hala bazıları ekranlarda çıkıp “halk memnun” diyor. Memnun olan varsa buyursun gelsin, bir gün pazara bizimle çıksın. Peki gerçekten öyle mi? Kira düşüyor mu? Market ucuzluyor mu? Hiç sanmıyorum. Halk artık fiyat etiketlerini ezbere biliyor. Alışveriş sepeti değil, enflasyon hesap makinesi taşınıyor çantalarda. Bir kilo değil, yarım kilo; bir tane değil, “gör bakayım taneler büyük mü” diye sorular soruluyor manavda. Temmuz’da ara zam olur mu? Olur da… niyet varsa olur. Yoksa yine “bekle gör” sezonu açılır. Ama unutulmamalı: Bir toplumda en alt gelir grubuna ne kadar yaşam hakkı tanınıyorsa, o ülkenin adaleti de o kadardır. Asgari ücret, sadece maaş değil; bir ülkenin vicdanıdır. Bugün o vicdan susuyor. Ama çok değil, seçim sandığı kurulduğunda o suskunluk konuşmaya başlar. Ne zamanki insanlar umut yerine öfkeyle oy verir, işte o zaman geç gelen zamların hiçbir anlamı kalmaz. Ve endüşük maaş alan emekliler... Onları anlatmaya gerek bile yok. Çünkü onların hali artık sadece rakamlarla değil, yüzlerindeki çizgilerle okunuyor. Pazardan filesiz dönen o insanlar, bu düzenin en sessiz ama en derin çığlığıdır.    
Çağatay Durmuş'un Kaleminden

Ortada henüz resmi bir açıklama yok…

Ama zaten bu ülkede ne zaman halk için bir karar sessiz sedasız alınmış ki?
Bir karar alınsa da bizim haberimiz olsa, bu kadar beklemez miydik?

Asgari ücretlinin gözü kulağı temmuzda.
Fakat karar vericiler sessiz.
Sanki bu memlekette kira yok, mutfak masrafı yok, çocukların okul ihtiyaçları yok...
Sanki herkes huzur içinde yaşayıp ay sonunu görebiliyormuş gibi.
Belki de onlar zammı uzaydan bekliyor, kim bilir?

Yok öyle bir dünya.
Çünkü hayat artık “asgari” değil, “maksimum” çaba istiyor.
İnsanlar iki işte çalışıyor, ama hala ay sonu geldi mi “Bu ay da nasıl bitti anlamadım” diyor.

Belgelerin bir kısmı kamuoyuna yansımış durumda...
Yani her gün pazarda, markette, faturalarda gözümüzün önüne seriliyor bu gerçekler.
Ama resmi açıklamalar? Onlar sanki başka bir galakside yaşıyor.

Birileri hala oturmuş, yılbaşında yapılan zamdan söz ediyor.
Oysa o zam eriyeli çok oldu.
Kira arttı, doğalgaz zamlandı, servis ücretleri fırladı.
Ama maaş yerinde sayıyor.
Maaşla giderler arasındaki fark, sanki uzak akraba olmuş da haberimiz yok.

Ne güzel değil mi?
Hayat yukarı giderken, gelir aşağıda kalıyor.
Birinin elinde asansör var, diğerinin merdiveni kırık.
Yani kimisi 5 yıldızlı otelde, kimisi 5 basamaklı merdivende tırmanmaya çalışıyor.

Kimse konuşmasa da sokak konuşuyor.
Marketteki sessizlik, kasadaki bakışmalar, pazarda arkaya bırakılan ürünler zaten her şeyi anlatıyor.
Geçim derdi artık sadece bir ekonomi meselesi değil, bir sessiz toplumsal çığlık haline geldi.

Siyaset sahnesinde vaatler uçuşuyor.
Ama biz bu devirde, en yakınımıza bile kefil olmuyoruz.
Çünkü sözler çok, icraat az.
Zamlar ise bol, maaş sabit.
Vatandaş hesap yaparken bile kalem değil, artık dua kullanıyor.

Bir annenin çocuğuna bez alması bile artık lüks;
market raflarında duran paketlere uzaktan bakan eller, fiyat etiketinde takılı kalıyor.
Babalar ise bütçede “bez mi alınsın, mama mı ertelensin, elektrik faturasına mı yetişilsin?” diye sessiz hesaplar yapıyor.
Geçim artık matematik değil, mucize hesabı.

Bir sabah uyanıyoruz, meyve almak bile hayal olmuş.
Çocuklar manavda sadece bakıyor, anneler ise sadece başını eğiyor.
Ama hala bazıları ekranlarda çıkıp “halk memnun” diyor.
Memnun olan varsa buyursun gelsin, bir gün pazara bizimle çıksın.

Peki gerçekten öyle mi?
Kira düşüyor mu?
Market ucuzluyor mu?
Hiç sanmıyorum.

Halk artık fiyat etiketlerini ezbere biliyor.
Alışveriş sepeti değil, enflasyon hesap makinesi taşınıyor çantalarda.
Bir kilo değil, yarım kilo; bir tane değil, “gör bakayım taneler büyük mü” diye sorular soruluyor manavda.

Temmuz’da ara zam olur mu?
Olur da… niyet varsa olur.
Yoksa yine “bekle gör” sezonu açılır.

Ama unutulmamalı:
Bir toplumda en alt gelir grubuna ne kadar yaşam hakkı tanınıyorsa, o ülkenin adaleti de o kadardır.
Asgari ücret, sadece maaş değil; bir ülkenin vicdanıdır.

Bugün o vicdan susuyor.
Ama çok değil, seçim sandığı kurulduğunda o suskunluk konuşmaya başlar.
Ne zamanki insanlar umut yerine öfkeyle oy verir, işte o zaman geç gelen zamların hiçbir anlamı kalmaz.

Ve endüşük maaş alan emekliler...
Onları anlatmaya gerek bile yok.
Çünkü onların hali artık sadece rakamlarla değil, yüzlerindeki çizgilerle okunuyor.
Pazardan filesiz dönen o insanlar, bu düzenin en sessiz ama en derin çığlığıdır.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.