Çağatay Durmuş
Köşe Yazarı
Çağatay Durmuş
 

30 Ağustos: Milletin Zaferle Yeniden Doğuşu

30 Ağustos… Bir milletin hafızasında yalnızca bir tarih değil; bir şahlanışın, bir dirilişin ve yeniden doğuşun adıdır. O gün, Türk milleti, esaret zincirlerini paramparça ederek bağımsızlığını, onurunu ve varlığını dünyaya haykırmıştır. Bundan tam 103 yıl önce, Dumlupınar’da verilen büyük mücadele, yalnızca askeri bir zafer değil; milli iradenin, vatan sevgisinin ve bağımsızlık tutkusunun ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası, Türk ordusunun cesareti ve milletimizin kararlılığı birleşmiş; imkânsız gibi görünen bir mucizeye imza atılmıştır. O gün, Anadolu’nun her köşesinden cepheye koşan Mehmetçik’in yüreğinde aynı cümle yankılanıyordu: “Ya istiklal ya ölüm!” Çünkü biliyorlardı ki, kaybedecek bir şeyleri yoktu. Ya vatanı savunacaklar ya da yok oluşa sürükleneceklerdi. O nedenle 30 Ağustos, sadece bir askeri zaferin tarihi değildir; aynı zamanda bir milletin var olma iradesinin en güçlü haykırışıdır. Dumlupınar’da atılan her adım, sıkılan her diş, edilen her dua, bugün bu topraklarda özgür yaşamamızın temelidir. Köylü kadınların cepheye taşıdığı cephaneler, çocukların cephede babalarının yerini doldurması, anaların gözyaşları… İşte bütün bunlar 30 Ağustos Zaferi’nin görünmeyen kahramanlarıdır. Bir millet, toprağı uğruna canını ortaya koydu. Çünkü bu toprak, sadece taş ve topraktan ibaret değildi. Bu toprak, bir geçmişin, bir geleceğin ve ebedi bir millet olma şuurunun simgesiydi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos Zaferi ile yalnızca düşmanı bozguna uğratmadı; aynı zamanda milletine özgüven aşıladı. “Türk milleti hür yaşamış, hür yaşayacaktır” sözü, bir idealin değil, bir gerçeğin ifadesi oldu. Atatürk, sadece bir komutan değil; aynı zamanda bir vizyonerdi. O, milletine bağımsızlığın, özgürlüğün ve ulusal onurun ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi. 30 Ağustos’un bize verdiği en önemli derslerden biri de şudur: Birlikten doğan güç, hiçbir kuvvet tarafından yenilemez. O gün farklı coğrafyalardan, farklı şehirlerden gelen Türk evlatları, aynı bayrak altında birleşti. Fakir de vardı, zengin de; şehirli de vardı, köylü de. Ama hepsi aynı ülküde buluştu: Vatanı korumak. Bugün de bu zafer bize şunu hatırlatıyor: Ne zaman omuz omuza verirsek, hiçbir güç bizi bölemez, yenemez. Ama ayrıştığımız, birbirimize sırt döndüğümüz an en büyük tehlike başlar. 30 Ağustos, bu gerçeği kanla, canla ve destansı bir mücadeleyle bize öğretti. Şehitlerimizin bize bıraktığı bu cennet vatan, kolay kazanılmadı. Her karışında bir yiğidin kanı, bir annenin duası, bir gazinin fedakârlığı vardır. O yüzden bu emaneti taşımak, sadece geçmişi anmakla olmaz; geleceğe sahip çıkmakla olur. Bugün bayrağımız göklerde özgürce dalgalanıyorsa, bunu Dumlupınar’da can veren kahramanlara borçluyuz. Bizlere düşen görev, sadece zaferi kutlamak değil; o ruha sahip çıkmaktır. Genç nesillere bu tarihi anlatmak, vatan sevgisini, bağımsızlık bilincini aktarmak zorundayız. Çünkü 30 Ağustos, geçmişte kalmış bir tarih değil; geleceğimizi aydınlatan bir meşaledir. Bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda bir kez daha gururla haykırıyoruz: Biz bu topraklarda yaşıyorsak, alnımız ak, başımız dik ve bayrağımız özgürse; hepsi Dumlupınar’da yazılan destan sayesindedir. Şehitlerimize, gazilerimize ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu zaferi armağan eden tüm kahramanlara sonsuz minnetle eğiliyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!
Ekleme Tarihi: 30 Ağustos 2025 -Cumartesi

30 Ağustos: Milletin Zaferle Yeniden Doğuşu

30 Ağustos…
Bir milletin hafızasında yalnızca bir tarih değil; bir şahlanışın, bir dirilişin ve yeniden doğuşun adıdır. O gün, Türk milleti, esaret zincirlerini paramparça ederek bağımsızlığını, onurunu ve varlığını dünyaya haykırmıştır.

Bundan tam 103 yıl önce, Dumlupınar’da verilen büyük mücadele, yalnızca askeri bir zafer değil; milli iradenin, vatan sevgisinin ve bağımsızlık tutkusunun ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası, Türk ordusunun cesareti ve milletimizin kararlılığı birleşmiş; imkânsız gibi görünen bir mucizeye imza atılmıştır.

O gün, Anadolu’nun her köşesinden cepheye koşan Mehmetçik’in yüreğinde aynı cümle yankılanıyordu: “Ya istiklal ya ölüm!” Çünkü biliyorlardı ki, kaybedecek bir şeyleri yoktu. Ya vatanı savunacaklar ya da yok oluşa sürükleneceklerdi. O nedenle 30 Ağustos, sadece bir askeri zaferin tarihi değildir; aynı zamanda bir milletin var olma iradesinin en güçlü haykırışıdır.

Dumlupınar’da atılan her adım, sıkılan her diş, edilen her dua, bugün bu topraklarda özgür yaşamamızın temelidir. Köylü kadınların cepheye taşıdığı cephaneler, çocukların cephede babalarının yerini doldurması, anaların gözyaşları… İşte bütün bunlar 30 Ağustos Zaferi’nin görünmeyen kahramanlarıdır. Bir millet, toprağı uğruna canını ortaya koydu. Çünkü bu toprak, sadece taş ve topraktan ibaret değildi. Bu toprak, bir geçmişin, bir geleceğin ve ebedi bir millet olma şuurunun simgesiydi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos Zaferi ile yalnızca düşmanı bozguna uğratmadı; aynı zamanda milletine özgüven aşıladı. “Türk milleti hür yaşamış, hür yaşayacaktır” sözü, bir idealin değil, bir gerçeğin ifadesi oldu. Atatürk, sadece bir komutan değil; aynı zamanda bir vizyonerdi. O, milletine bağımsızlığın, özgürlüğün ve ulusal onurun ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi.

30 Ağustos’un bize verdiği en önemli derslerden biri de şudur: Birlikten doğan güç, hiçbir kuvvet tarafından yenilemez. O gün farklı coğrafyalardan, farklı şehirlerden gelen Türk evlatları, aynı bayrak altında birleşti. Fakir de vardı, zengin de; şehirli de vardı, köylü de. Ama hepsi aynı ülküde buluştu: Vatanı korumak. Bugün de bu zafer bize şunu hatırlatıyor: Ne zaman omuz omuza verirsek, hiçbir güç bizi bölemez, yenemez. Ama ayrıştığımız, birbirimize sırt döndüğümüz an en büyük tehlike başlar. 30 Ağustos, bu gerçeği kanla, canla ve destansı bir mücadeleyle bize öğretti.

Şehitlerimizin bize bıraktığı bu cennet vatan, kolay kazanılmadı. Her karışında bir yiğidin kanı, bir annenin duası, bir gazinin fedakârlığı vardır. O yüzden bu emaneti taşımak, sadece geçmişi anmakla olmaz; geleceğe sahip çıkmakla olur. Bugün bayrağımız göklerde özgürce dalgalanıyorsa, bunu Dumlupınar’da can veren kahramanlara borçluyuz. Bizlere düşen görev, sadece zaferi kutlamak değil; o ruha sahip çıkmaktır. Genç nesillere bu tarihi anlatmak, vatan sevgisini, bağımsızlık bilincini aktarmak zorundayız. Çünkü 30 Ağustos, geçmişte kalmış bir tarih değil; geleceğimizi aydınlatan bir meşaledir.

Bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda bir kez daha gururla haykırıyoruz: Biz bu topraklarda yaşıyorsak, alnımız ak, başımız dik ve bayrağımız özgürse; hepsi Dumlupınar’da yazılan destan sayesindedir. Şehitlerimize, gazilerimize ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu zaferi armağan eden tüm kahramanlara sonsuz minnetle eğiliyoruz.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.