Yasemin Bilgi
Köşe Yazarı
Yasemin Bilgi
 

Suçlu kim?

Hani SEN diye başlayan cümleler kuruyoruz ya!.. SENin yüzünden oldu! Sebebi SENsin!.. SEN suçlusun! Beni bu hale SEN getirdin! SEN olmasaydın, bunlar başıma gelmeyecekti!. SEN ........................ SEN .............................. SEN ........... İşaret parmağımızla karşı tarafı işaret ederken, onu da iddiamıza , öfkemize, nefretimize, kinimize, suçlayışımıza, haklılığımıza tanık etmeye, şahit tutmaya çalışıyoruz.. Oysa; vicdanımızın yüce mahkemesinde kendimizle hesaplaşma sırası bize geldiğinde, olaylar hiç de egomuzun bizi kandırıp inandırdığı şekilde yaşanmıyor. Bakın neler oluyor CÂNlar, o mahkeme salonlarında ?!  Adına Vicdan denilen, O Yüce Hakim iddia makamına soruyor:  “Şahidiniz var mı?”  “Evet efendim!”  “Şahidiniz hazır mı?” “ Evet efendim!”  “ Kimdir?”  “ İşaret parmağı efendim!.. O her şeyi gördü, her şeye, tanıktır efendim!..”  “ Mübaşir şahidi içeri alın!” İçeri süklüm püklüm, utana sıkıla, işaret parmağı önde, orta, yüzük ve serçe parmağı arkada olmak üzere dört parmak giriyor.  İşaret parmağı tanık kürsüsüne doğru ilerlerken ,orta, yüzük ve serçe parmağı da arkasından onu takip ediyorlar . Hakim soruyor: “Sizler de kimsiniz?” İşaret parmağı, ifade için  tanık kürsüsündeki yerine geçmişken, arkasında dizili diğer üç parmak hep bir ağızdan : “ Bizler de şahidiz efendim! ” diye cevap veriyorlar .. “ İddia makamı bu şahitleri tanıyor musunuz?” “ Hayır efendim, bizim böyle bir şahidimiz yok.” “ Peki siz kimin şahidisiniz, sizi içeri kim aldı?” “ Biz kendimiz girdik efendim, çünkü biz de her şeye tanık olduk..” Yüce hakim üçüne de, beklemesini söylüyor ve işaret parmağına soruyor: “ İddia makamının söyledikleri doğru mudur? Şahit misin?” “ Evet efendim, doğrudur, hepsine şahidim..” “ Siz gelin bakalım ,muhteşem üçlü, bir de sizi dinleyelim, sizler şahit misiniz, iddia makamının söylediklerine?..” Yine üçü bir ağızdan, koro halinde cevap veriyorlar: “ Şahidiz efendim ama iddia makamı, karşı tarafı suçlarken, kendi hatalarını, yanlışlarını, söylediklerini, yaptıklarını görmezden gelir... Biz onlara da şahidiz.. Yaşanan hiç bir sorun tek taraflı değildir.. Eğer ortada bir suç ve suçlu varsa; suçluyu azmettiren düşünce, duygu, söylenmiş bir söz , yaşanmış ortak bir anı da vardır mutlaka... Hatta asıl önemlisi, alanda insanların göremediği, bumerang misali kişiden çıkıp, kişiye geri dönen bir enerji vardır. Her canlı titreşim ve frekanslar yayar ve bu titreşim ve frekanslarla birbirine bağlıdır. Buna rezonans kanunu denir. Herkesin hayatında birlikte yaşadığı insanlar, onların en iyi aynalarıdır. Karşıdakinde seni inciten, yaralayan, kıran, üzen, sinirlendiren, kızdıran, çileden çıkaran ne varsa; aslında kişinin içinde ,taaaaa derinlerinde bir yerlerde mutlaka  karşılığı vardır. Kim  aynada gördüğü saçını başını düzeltmek için aynayı düzeltmeye kalkar ki?! Sen saçı başı dağıttıysan, sana saçını başını dağınık gösteren ayna ne yapsın, değil mi hâkimim? Sen nasılsan o da onu gösterir. Sen kendine bir kez olsun değer vermediysen, kendini hiç bir konuda takdir etmediysen, kendini onurlandırıp içindeki o muhteşem ÖZ’e ,saygı duymadın, kendini yok saydıysan, odağın hep başkaları olduysa, şimdi karşındaki mi suçludur?!..” İddia makamı, işaret parmağı ve ortamda bulunan herkes sus pus olmuş, koro halinde konuşan bu üç parmağı dinlemektirler. Yüce hakim gülümseyerek: “ Peki anlaşıldı, söyleyecekleriniz bittiyse tanık kürsüsünden inebilirsiniz. “ der. “  Sözümüzü çok yerinde bir ata sözüyle bitirmek istiyoruz hakimim eğer izniniz olursa?!” “ Buyurun..” der hakim. “ Atalarımız der ki; insan eşek oldukça, semer vuran çok olur!. İddia makamına dememiz o ki; yaşadığınız her olumsuz şey için karşı tarafı suçlayıp, işaret parmağını şahit ederken, biz üçümüz de seni gösteriyor, sana şahitlik ediyoruz eyyyy insan. Sen egonun yönetimine girip, bedenini kendince kontrol ettiğini sanıyorsun ama bilmiyorsun ki, bedenin asla yalan  söylemez. Nasıl dışarıda yaşadıkların içinin aynasıysa, beden de sana bir aynadır, görmeyi seçene!...” İşte böyle sevgili okurum.. Bundan sonra SEN ile başlayan cümle kurarken; sonunun BEN ile biteceğini, işaret parmağın seni desteklerken, diğer üç parmağının da, karşı tarafı göstereceğini  unutma e mi!.    
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2022 - Çarşamba

Suçlu kim?

Hani SEN diye başlayan cümleler kuruyoruz ya!..

SENin yüzünden oldu!

Sebebi SENsin!..

SEN suçlusun!

Beni bu hale SEN getirdin!

SEN olmasaydın, bunlar başıma gelmeyecekti!.

SEN ........................

SEN ..............................

SEN ...........

İşaret parmağımızla karşı tarafı işaret ederken, onu da iddiamıza , öfkemize, nefretimize, kinimize, suçlayışımıza, haklılığımıza tanık etmeye, şahit tutmaya çalışıyoruz..

Oysa; vicdanımızın yüce mahkemesinde kendimizle hesaplaşma sırası bize geldiğinde, olaylar hiç de egomuzun bizi kandırıp inandırdığı şekilde yaşanmıyor. Bakın neler oluyor CÂNlar, o mahkeme salonlarında ?!

 Adına Vicdan denilen, O Yüce Hakim iddia makamına soruyor:

  •  “Şahidiniz var mı?”
  •  “Evet efendim!”
  •  “Şahidiniz hazır mı?”
  • “ Evet efendim!”
  •  “ Kimdir?”
  •  “ İşaret parmağı efendim!.. O her şeyi gördü, her şeye, tanıktır efendim!..”
  •  “ Mübaşir şahidi içeri alın!”

İçeri süklüm püklüm, utana sıkıla, işaret parmağı önde, orta, yüzük ve serçe parmağı arkada olmak üzere dört parmak giriyor.

 İşaret parmağı tanık kürsüsüne doğru ilerlerken ,orta, yüzük ve serçe parmağı da arkasından onu takip ediyorlar .

Hakim soruyor:

  • “Sizler de kimsiniz?”

İşaret parmağı, ifade için  tanık kürsüsündeki yerine geçmişken, arkasında dizili diğer üç parmak hep bir ağızdan :

  • “ Bizler de şahidiz efendim! ” diye cevap veriyorlar ..
  • “ İddia makamı bu şahitleri tanıyor musunuz?”
  • “ Hayır efendim, bizim böyle bir şahidimiz yok.”
  • “ Peki siz kimin şahidisiniz, sizi içeri kim aldı?”
  • “ Biz kendimiz girdik efendim, çünkü biz de her şeye tanık olduk..”

Yüce hakim üçüne de, beklemesini söylüyor ve işaret parmağına soruyor:

  • “ İddia makamının söyledikleri doğru mudur? Şahit misin?”
  • “ Evet efendim, doğrudur, hepsine şahidim..”
  • “ Siz gelin bakalım ,muhteşem üçlü, bir de sizi dinleyelim, sizler şahit misiniz, iddia makamının söylediklerine?..”

Yine üçü bir ağızdan, koro halinde cevap veriyorlar:

  • “ Şahidiz efendim ama iddia makamı, karşı tarafı suçlarken, kendi hatalarını, yanlışlarını, söylediklerini, yaptıklarını görmezden gelir... Biz onlara da şahidiz.. Yaşanan hiç bir sorun tek taraflı değildir.. Eğer ortada bir suç ve suçlu varsa; suçluyu azmettiren düşünce, duygu, söylenmiş bir söz , yaşanmış ortak bir anı da vardır mutlaka... Hatta asıl önemlisi, alanda insanların göremediği, bumerang misali kişiden çıkıp, kişiye geri dönen bir enerji vardır. Her canlı titreşim ve frekanslar yayar ve bu titreşim ve frekanslarla birbirine bağlıdır. Buna rezonans kanunu denir. Herkesin hayatında birlikte yaşadığı insanlar, onların en iyi aynalarıdır. Karşıdakinde seni inciten, yaralayan, kıran, üzen, sinirlendiren, kızdıran, çileden çıkaran ne varsa; aslında kişinin içinde ,taaaaa derinlerinde bir yerlerde mutlaka  karşılığı vardır. Kim  aynada gördüğü saçını başını düzeltmek için aynayı düzeltmeye kalkar ki?! Sen saçı başı dağıttıysan, sana saçını başını dağınık gösteren ayna ne yapsın, değil mi hâkimim? Sen nasılsan o da onu gösterir. Sen kendine bir kez olsun değer vermediysen, kendini hiç bir konuda takdir etmediysen, kendini onurlandırıp içindeki o muhteşem ÖZ’e ,saygı duymadın, kendini yok saydıysan, odağın hep başkaları olduysa, şimdi karşındaki mi suçludur?!..”

İddia makamı, işaret parmağı ve ortamda bulunan herkes sus pus olmuş, koro halinde konuşan bu üç parmağı dinlemektirler.

Yüce hakim gülümseyerek:

  • “ Peki anlaşıldı, söyleyecekleriniz bittiyse tanık kürsüsünden inebilirsiniz. “ der.
  • “  Sözümüzü çok yerinde bir ata sözüyle bitirmek istiyoruz hakimim eğer izniniz olursa?!”
  • “ Buyurun..” der hakim.
  • “ Atalarımız der ki; insan eşek oldukça, semer vuran çok olur!. İddia makamına dememiz o ki; yaşadığınız her olumsuz şey için karşı tarafı suçlayıp, işaret parmağını şahit ederken, biz üçümüz de seni gösteriyor, sana şahitlik ediyoruz eyyyy insan. Sen egonun yönetimine girip, bedenini kendince kontrol ettiğini sanıyorsun ama bilmiyorsun ki, bedenin asla yalan  söylemez. Nasıl dışarıda yaşadıkların içinin aynasıysa, beden de sana bir aynadır, görmeyi seçene!...”

İşte böyle sevgili okurum.. Bundan sonra SEN ile başlayan cümle kurarken; sonunun BEN ile biteceğini, işaret parmağın seni desteklerken, diğer üç parmağının da, karşı tarafı göstereceğini  unutma e mi!.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.