Kira uçmuş, pazar yanıyor… Emekli hala sabırla ay sonunu bekliyor!
Bir emekli düşünün…
Sabah televizyonu açıyor, “Enflasyon düşüyor” denince çayını karıştırmayı bırakıyor.
Çünkü o an biliyor ki düşen bir şey varsa o da sofrasındaki bereket.
Ev sahibi kirayı artırmış, pazarda etiketler yarışa girmiş,
markette ise sanki her reyonun başına döviz kuru tabelası koymuşlar.
Bir poşet dolmadan cüzdan boşalıyor, sonra da “ekonomi iyiye gidiyor” diyorlar.
Sonra dönüp maaşına bakıyor…
Yıllarca çalışmış, ülkeye emek vermiş biri şimdi en düşük emekli maaşıyla ayakta kalmaya çalışıyor.
Ay sonunu geçtim, hafta ortasında bile nefes almak pahalı hale gelmiş.
Bir zamanlar çocuklarına harçlık veren eller, şimdi markette kasiyere uzatırken titriyor.
Çünkü o elin değdiği para artık bir haftalık yaşamın değil, bir günün hesabına yetiyor.
Bugün emekli geçinmiyor, resmen hayata karşı direniş gösteriyor.
Her sabah “bugün neye zam geldi” diye uyanmak, moral değil, mide yakıyor.
Bunun adı emeklilik değil, ekonomik sabır maratonu.
Seyyanen zam artık lütuf değil, adaletin gereği.
Bir ülke, geçmişine saygı duyacaksa önce emeklisini ayağa kaldırmalı.
Çünkü bugünün gençleri yarının emeklisi olacak;
bu tablo değişmezse, yarın kimse emekli olmayı bile istemeyecek!
Yeter artık…
Emekliye zam konuşmak değil, yapmak gerekiyor.
Bir bardak çayı bile artık “lüks tüketim” kategorisine girmişse,
orada ekonomi değil, vicdan açığı vardır!