Sabır Yolcusu
Köşe Yazarı
Sabır Yolcusu
 

GAZZE: BİR ÇOCUK NASIL UNUTULUR?

Gazze’de sabah, her gün bir başka enkazla başlıyor. Gözünü açan çocuk, önce etrafa bakıyor: Annesi hayatta mı? Kardeşi nerede? Ev hâlâ yerinde mi? Bir çocuğun sabahı bu kadar ağır olmamalıydı. O yaşta insan korkudan değil, heyecandan uyanmalıydı. Ama Gazze’de çocuklar, oyun oynamayı unuttu. Çünkü ellerine oyuncak değil, taş tutuşturuldu. Okul yolları değil, mezarlık yolları ezberletildi. Dünyanın gözü önünde yaşanıyor bu. Ekranlar bulanık, ama o molozlar keskin. Sesten çok siren var, barıştan çok silah sesi. Her gün yüzlerce çocuğun ismi daha yazılıyor ölü listelerine. Ama bu listeleri kimse okumuyor. Çünkü artık herkes alıştı. En kötüsü de bu: Alışmak. Sivillerin vurulduğu bir savaşta, susanlar suçun ortağı olur. "Taraf tutmuyorum" bahanesi, aslında vicdandan kaçışın en makyajlı halidir. Gazze’de ölen her çocuk, insanlığın biraz daha toprağa gömülmesidir. Bu bir siyasi yazı değil. Bu bir insanlık çağrısıdır. Hiçbir devlet politikası, bir çocuğun hayatından daha değerli değildir. Hiçbir coğrafya, bir annenin kucağındaki soğumuş beden kadar ağır değildir. Yıllardır Gazze konuşuluyor. Ama kimse dinlemiyor. Çünkü o çocuklar petrol getirmiyor, strateji kazandırmıyor, seçim sonucu değiştirmiyor. Ama bir şey değiştiriyorlar: İçimizi. Ve içimizden geriye bir şey kalmadığında, işte o zaman sıra bize gelir. Savaş istemiyoruz. Kayıp çocuk istemiyoruz. Sessizlik istemiyoruz. Sadece yaşasınlar. Bu kadar. Bu yazı bir slogan değil. Bu yazı bir sesleniş. Savaşa hayır. Gazze’de çocuklar ölüyor. Ve biz, her gün biraz daha körleşiyoruz.
Ekleme Tarihi: 26 June 2025 - Thursday

GAZZE: BİR ÇOCUK NASIL UNUTULUR?

Gazze’de sabah, her gün bir başka enkazla başlıyor.

Gözünü açan çocuk, önce etrafa bakıyor: Annesi hayatta mı? Kardeşi nerede? Ev hâlâ yerinde mi?

Bir çocuğun sabahı bu kadar ağır olmamalıydı. O yaşta insan korkudan değil, heyecandan uyanmalıydı.

Ama Gazze’de çocuklar, oyun oynamayı unuttu. Çünkü ellerine oyuncak değil, taş tutuşturuldu. Okul yolları değil, mezarlık yolları ezberletildi.

Dünyanın gözü önünde yaşanıyor bu. Ekranlar bulanık, ama o molozlar keskin. Sesten çok siren var, barıştan çok silah sesi.

Her gün yüzlerce çocuğun ismi daha yazılıyor ölü listelerine. Ama bu listeleri kimse okumuyor. Çünkü artık herkes alıştı. En kötüsü de bu: Alışmak.

Sivillerin vurulduğu bir savaşta, susanlar suçun ortağı olur. "Taraf tutmuyorum" bahanesi, aslında vicdandan kaçışın en makyajlı halidir.

Gazze’de ölen her çocuk, insanlığın biraz daha toprağa gömülmesidir.

Bu bir siyasi yazı değil. Bu bir insanlık çağrısıdır.
Hiçbir devlet politikası, bir çocuğun hayatından daha değerli değildir. Hiçbir coğrafya, bir annenin kucağındaki soğumuş beden kadar ağır değildir.

Yıllardır Gazze konuşuluyor. Ama kimse dinlemiyor. Çünkü o çocuklar petrol getirmiyor, strateji kazandırmıyor, seçim sonucu değiştirmiyor.

Ama bir şey değiştiriyorlar: İçimizi. Ve içimizden geriye bir şey kalmadığında, işte o zaman sıra bize gelir.

Savaş istemiyoruz. Kayıp çocuk istemiyoruz. Sessizlik istemiyoruz.
Sadece yaşasınlar. Bu kadar.

Bu yazı bir slogan değil.
Bu yazı bir sesleniş.
Savaşa hayır.
Gazze’de çocuklar ölüyor.
Ve biz, her gün biraz daha körleşiyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.