Sabır Yolcusu
Köşe Yazarı
Sabır Yolcusu
 

Köylerde Bayram Başkadır: Komşuluk, Kokular, Kurbanlıklar

Köyde bayram sabahı, şehirdeki gibi alarm sesiyle değil; horoz sesiyle, camiden yükselen sabah ezanıyla, komşu bahçeden gelen taze ekmek kokusuyla başlar. O sabahlar bir başka olur… Havanın içinde bayram vardır. Toprağın üstüne serilmiş çiy bile sanki bayrama hazırlanmıştır. Kurbanlık hayvanlar, birkaç gün öncesinden köy meydanına getirilir. Çocuklar onların başında toplanır, hangisinin daha iri olduğunu tartışır, isimler koyarlar. “Bu bizim olacak inşallah,” derler. Her çocuk biraz heyecanlı, biraz meraklı. Kurbanlıkla bir bağ kurulur burada. O hayvan, sadece et değil; bir teslimiyetin sembolüdür. Kesim anı geldiğinde, gözyaşlarını gizlemeye çalışan çocukları görürsünüz. Çünkü onlar sadece kurbanı değil, duygularını da öğrenir o yaşta. Saygıyı, şükrü, vedayı… Köyde komşuluk başka türlü işler. Kimse kapı çalmaz. Çünkü kapılar ardına kadar açıktır zaten. Sabah kahvaltıları birlikte yapılır. Bir evin tenceresi kaynıyorsa, tüm sokak doyar. “Buyur gel hele” sözü yetiyor, davetiye yok. Küs olanlar bile bir tabak et bahanesiyle barışır. Çünkü köyde bayram, dargınlık taşımaz. Yürekler yumuşar, yüzler aydınlanır. İncinen gönüller onarılır. Kurban etleri avlu ortasında parçalanır. Biri keser, biri dağıtır, biri dua eder. Herkes bir ucundan tutar bu işin. Etin pay edilmesi, kimin ne kadar aldığı değil; kiminle nasıl paylaşıldığıdır burada mesele. Yaşlılara, yalnızlara, uzaktakilere ayrılan paylar vardır. Çocuklar poşetleri taşır, bir evden öbürüne, sanki görevliymiş gibi. Bayram yalnızca büyüklerin değil, çocukların da kalbine işler. Köyde bayramın kokusu vardır. Bahçede kaynayan etin buğusu, yeni pişen çöreklerin tarçınlı kokusu, taze biçilmiş otların serinliği… Hepsi bir arada, yıllarca silinmeyecek bir hafıza bırakır insanda. Belki ileride o kokuları başka bir yerde bulamazsın ama bir gün burnuna o koku çalındığında, çocukluğunun bir bayram sabahı gelir oturur yüreğine. El öpmek, sadece bir adet değil, bir duadır burada. Yaşlıların elleri nasırlıdır, ama bereketlidir. Her öpülen el, her alınan hayır duası, kalbe işlenir. Ve çocuklar bilir ki bayram, harçlıktan önce dua toplamaktır. Köyde bayramlar, sessizce yitip giden bir kültür gibi duruyor artık. Her yıl biraz daha eksiliyor o eski kalabalıklar. Gençler şehirlere, büyükler toprağa karışıyor. Yine de kalanlar yaşatıyor. Herkes kendi payına düşeni, bir lokma, bir tebessüm, bir hatıra ile sürdürüyor bu geleneği. Çünkü köyde bayram, sadece bir ibadet günü değil; bir hatırlayış, bir silkiniş, bir kendine gelme halidir. Etin değil, niyetin; gösterişin değil, gönül almanın değerli olduğu bir vakittir. Belki kurban kesilmez herkesin evinde, ama mutlaka bir parça sevgi, bir dilim muhabbet, bir tutam merhamet paylaşılır. Ve biz biliriz ki, bayram köyde başkadır. Çünkü orada insanlar hala insan kalmayı başarır.
Ekleme Tarihi: 29 May 2025 - Thursday

Köylerde Bayram Başkadır: Komşuluk, Kokular, Kurbanlıklar

Köyde bayram sabahı, şehirdeki gibi alarm sesiyle değil; horoz sesiyle, camiden yükselen sabah ezanıyla, komşu bahçeden gelen taze ekmek kokusuyla başlar. O sabahlar bir başka olur… Havanın içinde bayram vardır. Toprağın üstüne serilmiş çiy bile sanki bayrama hazırlanmıştır.

Kurbanlık hayvanlar, birkaç gün öncesinden köy meydanına getirilir. Çocuklar onların başında toplanır, hangisinin daha iri olduğunu tartışır, isimler koyarlar. “Bu bizim olacak inşallah,” derler. Her çocuk biraz heyecanlı, biraz meraklı. Kurbanlıkla bir bağ kurulur burada. O hayvan, sadece et değil; bir teslimiyetin sembolüdür. Kesim anı geldiğinde, gözyaşlarını gizlemeye çalışan çocukları görürsünüz. Çünkü onlar sadece kurbanı değil, duygularını da öğrenir o yaşta. Saygıyı, şükrü, vedayı…

Köyde komşuluk başka türlü işler. Kimse kapı çalmaz. Çünkü kapılar ardına kadar açıktır zaten. Sabah kahvaltıları birlikte yapılır. Bir evin tenceresi kaynıyorsa, tüm sokak doyar. “Buyur gel hele” sözü yetiyor, davetiye yok. Küs olanlar bile bir tabak et bahanesiyle barışır. Çünkü köyde bayram, dargınlık taşımaz. Yürekler yumuşar, yüzler aydınlanır. İncinen gönüller onarılır.

Kurban etleri avlu ortasında parçalanır. Biri keser, biri dağıtır, biri dua eder. Herkes bir ucundan tutar bu işin. Etin pay edilmesi, kimin ne kadar aldığı değil; kiminle nasıl paylaşıldığıdır burada mesele. Yaşlılara, yalnızlara, uzaktakilere ayrılan paylar vardır. Çocuklar poşetleri taşır, bir evden öbürüne, sanki görevliymiş gibi. Bayram yalnızca büyüklerin değil, çocukların da kalbine işler.

Köyde bayramın kokusu vardır. Bahçede kaynayan etin buğusu, yeni pişen çöreklerin tarçınlı kokusu, taze biçilmiş otların serinliği… Hepsi bir arada, yıllarca silinmeyecek bir hafıza bırakır insanda. Belki ileride o kokuları başka bir yerde bulamazsın ama bir gün burnuna o koku çalındığında, çocukluğunun bir bayram sabahı gelir oturur yüreğine.

El öpmek, sadece bir adet değil, bir duadır burada. Yaşlıların elleri nasırlıdır, ama bereketlidir. Her öpülen el, her alınan hayır duası, kalbe işlenir. Ve çocuklar bilir ki bayram, harçlıktan önce dua toplamaktır.

Köyde bayramlar, sessizce yitip giden bir kültür gibi duruyor artık. Her yıl biraz daha eksiliyor o eski kalabalıklar. Gençler şehirlere, büyükler toprağa karışıyor. Yine de kalanlar yaşatıyor. Herkes kendi payına düşeni, bir lokma, bir tebessüm, bir hatıra ile sürdürüyor bu geleneği.

Çünkü köyde bayram, sadece bir ibadet günü değil; bir hatırlayış, bir silkiniş, bir kendine gelme halidir. Etin değil, niyetin; gösterişin değil, gönül almanın değerli olduğu bir vakittir. Belki kurban kesilmez herkesin evinde, ama mutlaka bir parça sevgi, bir dilim muhabbet, bir tutam merhamet paylaşılır.

Ve biz biliriz ki, bayram köyde başkadır. Çünkü orada insanlar hala insan kalmayı başarır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.