Birleşmiş Milletler’in 80’inci Genel Kurulu’nda yaşanan tablo, aslında Rabbimizin “Zulüm ile abad olunmaz” kelamının tecellisidir. Netanyahu kürsüye çıktığında, salonun boşalması sıradan bir protesto değil, zalime karşı sessiz bir haykırıştı. O an dünya, İsrail Başbakanı’na “Artık seni dinlemiyoruz!” dedi.
Netanyahu yıllardır masum kanı üzerinden siyaset yapan, masum çocukların gözyaşını “güvenlik” yalanıyla perdelemeye çalışan bir zorbadır. Gazze’deki bebeklerin çığlıkları, yıkılan mescitlerin enkazı, bombalanan hastanelerin külleri onun iktidarının gerçek yüzüdür. Cenab-ı Allah Kur’an’da buyuruyor: “Allah zalim kavmi hidayete erdirmez.” Netanyahu ve onun zihniyeti işte bu ayetin canlı şahididir.
BM’deki boş koltuklar, aslında bir milletin boynu bükük dualarının kabul oluşudur. Çünkü mazlumun ahı arşa yükselir, Allah’ın adaletiyle zalimin surlarını yerle bir eder. Bugün Netanyahu belki kürsüden yüksek sesle konuşabiliyor ama kalplerde susturulmuş, vicdanlarda çoktan mahkûm edilmiştir.
Tarihe bakın! Firavun zulmüyle büyüdü ama denizde boğuldu. Nemrut ateşiyle meydan okudu ama sineğin kanadına yenildi. Zalimler için kıyamet çanları hep çalmıştır. Netanyahu’nun da zalimlik defteri gün gün dolmakta, Allah’ın adaletiyle er geç kapanacaktır.
Artık İslam coğrafyası da dünya kamuoyu da şu gerçeği haykırmalı: Mazlumun kanı yerde kalmaz! Zulüm devam etse de ebedî olmaz. Bugün BM kürsüsünde yaşanan o sessizlik, zalimin çığlığından çok daha güçlüdür. Çünkü mazlumun duası, zalimin yalanını yerle bir eder.
Netanyahu şunu iyi bilsin: Adalet, er ya da geç yerini bulur. Ve Allah’ın adaleti karşısında hiçbir zalim ayakta kalamaz!