İnsan dili, kalbin tercümanıdır. Bir gönülde ne varsa, dil ondan haber verir. Sözün hikmeti de tesiri de bu sırdandır. Gönlü temiz olanın dili nezaketle parlar, hikmetle konuşur. Ne var ki zamanımızda söz değersizleşti, kelâm sıradanlaştı, ağızdan çıkan her cümle hoyratlaştı. Oysa söz, bir insanın hem aynası hem de imtihanıdır. Güzel söz, ruha ilaçtır; kaba söz ise gönül yıkan bir yangındır. Bu yüzden, insanlara güzel söz söyleyiniz, hikmetli ve tesirli konuşmayı öğreniniz.
Söz, kuru bir ses değildir. O, kimi zaman bir yarayı sarar, kimi zaman bir gönlü diriltir. Bir selâm, bir tebessüm, bir “hayırlı olsun” bile nice gönül kapılarını aralar. Kırmadan, dökmeden konuşmak; sözün içini samimiyetle, merhametle doldurmak gerekir. Devazû ehli der ki: “Kelâm, kalpten çıkarsa kalbe varır; dilden çıkarsa kulağı geçemez.” Bu hakikati unutanlar, kelimeleri silah gibi kullanır; oysa bilmezler ki en büyük savaş, bir gönlü kırmadan konuşabilme savaşında verilir.
Bir müminin dili tatlı, sözü ölçülü, kalbi merhametli olmalı. Çünkü Kur’an emreder: “İnsanlara güzel söz söyleyiniz.” (Bakara 2/83). Bu ilahi öğüt, yalnızca nezaketi değil, adaleti ve hakkaniyeti de içine alır. Güzel söz, yalnız tatlı söz değildir; yerinde, zamanında, doğru söylenmiş kelâmdır. Bazen susmak da güzel sözdendir. Lüzumsuz tartışmalarda, incitici cümlelerin ucunda susmayı bilmek, dilin terbiyesidir.
Toplumun dirliği, insanların birbirine güzel sözle hitap etmesine bağlıdır. Bir öğretmenin öğrencisine, bir babanın evladına, bir esnafın müşterisine, bir yöneticinin halkına söyleyeceği söz; toplumsal huzurun ya da kaosun habercisi olabilir. Bir milletin söz kültürü bozulursa, gönül iklimi de çoraklaşır. Bu sebeple hikmetli söz söylemek, sadece bireysel erdem değil, toplumsal bir vazifedir.
Bugün dilimiz çamurla karışmışsa, sebebi kalbimizin bulanıklığıdır. Gönlümüzde ne bir af var, ne bir rahmet; dilimizde ne bir dua var, ne bir teselli. Halbuki güzel sözün sadaka olduğunu unutuyoruz. Bir hastaya “şifa olsun”, bir yoksula “Allah kolaylık versin”, bir yaşlıya “hakkını helal et” demek, ne büyük bir fazilettir. Herkesin birbirine karşı kırıcı, öfkeli, tahammülsüz olduğu bu çağda, en büyük devrim, güzel konuşmaktır.
Zaman, kem sözün arttığı, gıybetin meşrulaştığı, yalanın alkışlandığı bir zaman. Fakat unutmamalı ki hakikat yerini her zaman bulur; güzel söz ise kalplerde daima yankılanır. Bir çiçeğin toprağa huzur vermesi gibi, güzel söz de gönüllerde yeşerir. Lâkin bunun için dilin önünde kalbin durması gerekir. Kalp susmadıkça, dil yanlış yapmaz.
Gelin, dilimizi arıtalım. Sözü sadeleştirelim. Lafı uzatmadan, hikmeti çoğaltalım. Kırmadan söylemeyi öğrenelim. Çünkü her söz bir iz bırakır. Bugün bir çocuğa söylediğimiz bir cümle, onun yarınki dünyasını inşa eder. Bir eşe, bir dosta, bir yabancıya sarf edilen kelime, belki bir ömür hatırlanır.
İnsanlara güzel söz söyleyiniz. Çünkü kelâmın en güzeli, kalbi kırmayan, aksine kalbi onarandır. Sözünle bir gönül yapabiliyorsan, sen bu dünyanın en kutlu insanlarından birisin. Zira hakikat, bazen bir tek cümlede gizlidir. Ve o cümle, nice kapalı kalpleri açar, nice suskun gönülleri diriltir. Söz; sadece söyleyenin değil, dinleyenin de kaderidir. O halde, hikmetli ve tesirli söz söylemeli; çünkü hakikate çıkan yol, dilin eşiğinden geçer.